17 Temmuz 2012 Salı

Gözünü Doyurup Aç Bırakıyor..



Orijinal İsim: Mystic River
IMDB Puanı: 8.0
Yapım: 2003 ~ ABD, Avustralya
Tür: Suç, Dram, Gizem
Yönetmen:  Clint Eastwood
Senaryo: Brian Helgeland
Kitap: Dennis Lehane
Görüntü Yönetmeni: Tom Stern
Müzik: Clint Eastwood
Oyuncular: Sean Penn (Jimmy Markum), Tim Robbins (Dave Boyle), Kevin Bacon (Sean Devine), Laurence Fishburne (Whitey Powers), Marcia Gay Harden (Celeste Boyle)

2 Oscar Ödülü: En iyi erkek oyuncu (Sean Penn), En iyi yardımcı erkek oyuncu (Tim Robbins)
4 Oscar Ödülü Adayı: En iyi yardımcı kadın oyuncu ( Marcia Gay Harden), En iyi yönetmen (Clint Eastwood, En iyi film, En iyi uyarlama senaryo (Brian Helgeland)
Diğer 54 ödül ve 68 adaylık

Bu filmi eğer rastgele izlemediyseniz büyük ihtimalle namını duyup izlemişsinizdir. İşte Clint EASTWOOD’un muhteşem yönetmenliği, Sean PENN Oscarlık oyunculuğu ve IMDB’nin 8.0 puanı tabi ki. Ama filmi film yapan üç unsurdan biri eksik…  Clint Eastwood bu filmi Dennis Lehane’nin aynı isimli romanından almış. Herhalde o dönem kitap çok ün yapmış veya ilginçtir ki yönetmenimiz kitabı çok beğenmiş olmalı.




Filmdeki her oyuncu gerçekten üstüne düşen görevi üstlenmiş. Dave filmin başından beri bütün ilgiyi o kadar üstüne çekiyor ki ister istemez katilin o olamayacağını düşünüyoruz.  Ama Dave’in suratındaki derinlerden – çok eskilerden – gelen acının izleri onu Oscar’a götürüyor. Tim Robbins, Dave karakteriyle gerçekten ödülü hak ediyor. Dave, Katie’nin mi katili yoksa başka birinin mi ya da katil mi? Dave’de yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu ne kadar belirginse o olaylın gizemi de o kadar belirsiz.



Ve Sean Penn beyaz perde de yine hünerini gösterir. Gerçekten de filmi alıp götüren biri o. Gerek kızı öldüğünde verdiği tepki olsun gerekse katili araştırırken ki o soğukkanlılığı olsun bu adam işini biliyor.



Dave,  Jimmy ve Sean… Üç en iyi arkadaş isimlerini betonda ölümsüzleştirirler. Fakat Dave’in her zaman izlerini taşıyacağı kötü kaderi o gün başlamıştır. Jimmy işinin ehli bir hırsızdır. Fakat kızı Katie doğdu gün bu işleri bırakır ve bi daha da dönmez.  Sean ise diğer ikisine de dik açı yapan bir polis memurudur. Bu üç arkadaş Katie’nin ölmesiyle tekrar bi araya gelir. Kızın öldüğü akşam barda Katie ve Dave karşılaşır ve Dave eve elleri kanlı bir biçimde gelir. İşte oklar filmin neredeyse en başından Dave çevrilir. Yine de yönetmen işini şansa bırakmayıp en baştan katilleri teker teker sunuyor size. “Buyrun bunlardan biri, seç beğen al” dercesine.



*Dikkat Spoiler içermektedir.
Cinayetteki asıl nokta bence herkesin suçlu olabileceği gerçeğidir. Fakat polis olabildiğinde az kişi üzerinde durdu; Dave ve Katie’nin sevgilisi Ray. Olabildiğince az ve kolay lokmalar üzerinde durarak geriye kalan bütün kişilerin Katil olma ihtimalleri yükseliyordu. Neredeyse her kesin katil olma ihtimali vardı. Bizi bu büyük karmaşaya sokmak bence bu kadar da kolay olmamalı. Bir şeyler zor olmalı, emek harcanmalı. Katil olma ihtimali olan o kadar fazla kişi var ki her olay sonunda “katil bu mu, yoksa şu mu;  katil kadın mı, yoksa erkek mi?” gibi sorular artıyor. Cinayeti haber veren kızlar, yaşlı kadının Katie’ye “hello” diyen bir kız sesi duyması, kızın tecavüze uğramaması gibi sebepler kadın olma ihtimalini yoğunlaştırdı. Ama son gerçekten saçma sapan bir sebepten ölüm ve tamamen hayal kırıklığı. Evet, tahmin edilebilecek bir katil ama sebep bu kadar basit olmamalıydı. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse bir sebep bile yok galiba.

Filme ismini veren gizemli nehre gelirsek, daha iyi olabilirdi.



Clint Eastwood’un oyuncu yeteneğine diyecek söz yok. Yönetmen kotlunu da gerçekten dolduruyor. Ne kadar bizi senaryosuyla aç bırakan bir film olsa da filmin rengi olsun, bu sıcak yaz gününde bize hissettirdiği soğuk gerilim havası olsun gözümüzü doyuruyor. Sean Penn ‘de filmin zaten olmazsa olmazı –tadı tuzu. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder