Orijinal İsim: Mystic
River
IMDB Puanı: 8.0
Yapım: 2003 ~
ABD, Avustralya
Tür: Suç,
Dram, Gizem
Yönetmen: Clint Eastwood
Senaryo: Brian
Helgeland
Kitap: Dennis
Lehane
Görüntü Yönetmeni:
Tom Stern
Müzik: Clint
Eastwood
Oyuncular: Sean
Penn (Jimmy Markum), Tim Robbins (Dave Boyle), Kevin Bacon (Sean Devine), Laurence
Fishburne (Whitey Powers), Marcia Gay Harden (Celeste Boyle)
2 Oscar Ödülü: En
iyi erkek oyuncu (Sean Penn), En iyi yardımcı erkek oyuncu (Tim Robbins)
4 Oscar Ödülü
Adayı: En iyi yardımcı kadın oyuncu ( Marcia Gay Harden), En iyi yönetmen
(Clint Eastwood, En iyi film, En iyi uyarlama senaryo (Brian Helgeland)
Diğer 54 ödül ve
68 adaylık
Bu filmi eğer rastgele izlemediyseniz büyük ihtimalle namını
duyup izlemişsinizdir. İşte Clint EASTWOOD’un muhteşem yönetmenliği, Sean PENN Oscarlık oyunculuğu ve IMDB’nin 8.0 puanı tabi ki. Ama filmi film yapan üç
unsurdan biri eksik… Clint Eastwood bu
filmi Dennis Lehane’nin aynı isimli romanından almış. Herhalde o dönem kitap
çok ün yapmış veya ilginçtir ki yönetmenimiz kitabı çok beğenmiş olmalı.
Filmdeki her oyuncu gerçekten üstüne düşen görevi üstlenmiş.
Dave filmin başından beri bütün ilgiyi o kadar üstüne çekiyor ki ister istemez
katilin o olamayacağını düşünüyoruz. Ama
Dave’in suratındaki derinlerden – çok eskilerden – gelen acının izleri onu
Oscar’a götürüyor. Tim Robbins, Dave karakteriyle gerçekten ödülü hak ediyor. Dave,
Katie’nin mi katili yoksa başka birinin mi ya da katil mi? Dave’de yolunda
gitmeyen bir şeylerin olduğu ne kadar belirginse o olaylın gizemi de o kadar
belirsiz.
Ve Sean Penn beyaz perde de yine hünerini gösterir.
Gerçekten de filmi alıp götüren biri o. Gerek kızı öldüğünde verdiği tepki
olsun gerekse katili araştırırken ki o soğukkanlılığı olsun bu adam işini
biliyor.
Dave, Jimmy ve Sean…
Üç en iyi arkadaş isimlerini betonda ölümsüzleştirirler. Fakat Dave’in her
zaman izlerini taşıyacağı kötü kaderi o gün başlamıştır. Jimmy işinin ehli bir
hırsızdır. Fakat kızı Katie doğdu gün bu işleri bırakır ve bi daha da
dönmez. Sean ise diğer ikisine de dik
açı yapan bir polis memurudur. Bu üç arkadaş Katie’nin ölmesiyle tekrar bi
araya gelir. Kızın öldüğü akşam barda Katie ve Dave karşılaşır ve Dave eve
elleri kanlı bir biçimde gelir. İşte oklar filmin neredeyse en başından Dave
çevrilir. Yine de yönetmen işini şansa bırakmayıp en baştan katilleri teker
teker sunuyor size. “Buyrun bunlardan biri, seç beğen al” dercesine.
*Dikkat Spoiler içermektedir.
Cinayetteki asıl nokta bence herkesin suçlu olabileceği
gerçeğidir. Fakat polis olabildiğinde az kişi üzerinde durdu; Dave ve Katie’nin
sevgilisi Ray. Olabildiğince az ve kolay lokmalar üzerinde durarak geriye kalan
bütün kişilerin Katil olma ihtimalleri yükseliyordu. Neredeyse her kesin katil
olma ihtimali vardı. Bizi bu büyük karmaşaya sokmak bence bu kadar da kolay
olmamalı. Bir şeyler zor olmalı, emek harcanmalı. Katil olma ihtimali olan o
kadar fazla kişi var ki her olay sonunda “katil bu mu, yoksa şu mu; katil kadın mı, yoksa erkek mi?” gibi sorular
artıyor. Cinayeti haber veren kızlar, yaşlı kadının Katie’ye “hello” diyen bir
kız sesi duyması, kızın tecavüze uğramaması gibi sebepler kadın olma ihtimalini
yoğunlaştırdı. Ama son gerçekten saçma sapan bir sebepten ölüm ve tamamen hayal
kırıklığı. Evet, tahmin edilebilecek bir katil ama sebep bu kadar basit
olmamalıydı. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse bir sebep bile yok galiba.
Filme ismini veren gizemli nehre gelirsek, daha iyi
olabilirdi.
Clint Eastwood’un oyuncu yeteneğine diyecek söz yok.
Yönetmen kotlunu da gerçekten dolduruyor. Ne kadar bizi senaryosuyla aç bırakan
bir film olsa da filmin rengi olsun, bu sıcak yaz gününde bize hissettirdiği soğuk
gerilim havası olsun gözümüzü doyuruyor. Sean Penn ‘de filmin zaten olmazsa
olmazı –tadı tuzu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder